Liderlik, Yöneticilik Vesaire…

Liderlik ile ilgili ne zaman konuşmaya başlasak, neredeyse konunun ayrılmaz bir parçası gibi, iş dönüp dolaşıp “liderlik başka yöneticilik başka” yargısına geliyor. Tabii bu doğal olarak lider kim? ve yönetici kim?  sorularını tetikliyor. Sonrası malum, lider; bla bla bla, ve yönetici; bla bla bla listeleri yapılmaya başlanıyor ve bu listeler ortalıkta dolaşmaya başlıyor. O liste öyle bir yaygınlıkla dolaşıyor ki o listeden farklı bir şey söylemek neredeyse imkansız hale geliyor. İşin en çarpıcı tarafı da o listede bulunan özelliklere göre lider, “kerameti kendinden menkul ulvi bir kişilik”, yönetici ise “tu kaka modunda hiç te özenilecek durumda olmayan bir yaratık” olarak resmediliyor. Bunun diğer bir ifadesi ise iyi polis, kötü polis ayrımı. Buradan da klişe bir sonuç çıkarmak çok zor olmuyor: “herkes yönetici olabilir ama lider olamaz.”

Yıllar öncesinde doktora yaparken literatürün etkisiyle ben de iki kavramı karşılaştıran ve ayrıştıkları noktaları içeren bir makale yazmıştım. Zaman içerisinde üzerinde çalıştıkça, sorguladıkça ve öğrenmeye devam ettikçe konu benim açımdan aydınlanmaya ve taşlar yerine oturmaya başladı. Bu yazıda kısaca onları paylaşmak istiyorum.

Hayat gibi iş dünyası da dinamik. Üstelik işletmecilik diye anılan bilim aslında oldukça pratik ve uygulamaya dönük. Şartlar ve durumlar da oldukça değişken. Böyle olunca belli bir duruma yönelik olarak geliştirilen işe yarar teori ve kurallar bütünü bir sonraki dönem işe yaramıyor. Hatta gelişim sonucunda artık onlar veri kabul ediliyor ve yeni ihtiyaçlara uygun olarak yeni yaklaşımlar geliştiriliyor. Bunda da tuhaf olan bir durum yok. Bahsettiğim makalede yazdığım fonksiyonların tamamı bir işletme için geçerli ve gerekli. Bu fonksiyonları kim dolduracak, kim yerine getirecek diye sorulduğunda ortaya lider – yönetici ayrımı çıkıyor. Halbuki bu ayrım çok fiktif bana göre.

1920lerde işletmelerin başarılı olması demek üretim süreçlerini düzenlemek, mümkün olan maksimum üretimi elde edebilmekle ilgili iken bu 1960lı yıllarda insan psikolojisini dikkate alma, çalışanları motive etmeye doğru kaydı. 1980lerin ana konularından birisi yeniden yapılanma ve stratejik planlama iken 2000li yıllarda inovasyon ve yenilikçilik en çok arzulanan unsurlar olmuş durumda. Yenilikçiliğin önemli olması üretimde verimliliğin ıskalanması anlamına gelmiyor, sadece başka bir boyut ekliyor.

Önceki dönemin fonksiyonlarını yöneticilik olarak tanımlayıp, yeni dönemde ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar için yöneticiliğin içeriğini ve ondan beklentileri değiştirmek yerine yeni bir unvan belirlemeyi ve pazarlamayı daha kolay belki de cazibeli buluyoruz.

Uzun lafın kısası söylemek istediğim şu: liderlik ve yöneticilik farklı alanların adları. Liderlik evrensel bir olgu iken yöneticilik bir pozisyon adı. Kainatta da var olan bir olgu liderlik. Yönetim ise kurumlarda belli pozisyonlarda yapılan görevlendirmeleri ifade eder. Askerlikte komutan, devlette makam, STKlarda başkan, şirketlerde genel müdür bu yönetim pozisyonlarını ifade ediyor. Bizler, “lider gerekli” derken mevcut yöneticilerin, işletmenin veya kurumun ihtiyaç duyduğu bazı fonksiyonları ıskaladığını ima ediyoruz. Liderlik olgusu, belli bir makam veya pozisyonla değil her bir bireyin oynadığı rol ile ilgilidir.

Son cümle olarak diyebiliriz ki, işletmenin ihtiyaç duyduğu fonksiyonlar ve roller vardır ve bu rollerin hakkını veren değişik unvanları olan(yönetici, mühendis, şef, teknisyen vb.) lider bireylervardır.

Devam edeceğiz…

Dr. Hüseyin Çırpan

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir