Zemindeki Parfüm

 Bu yazımda, okuduğum bir kitapta beni çok etkileyen bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Konu, Estée Lauder’in 1960’lı yıllarda Paris’te Galeries Lafayette mağaza raflarına nasıl girdiğiyle ilgili.

Önce firma hakkında kısa bir bilgi: 1994 yılında Estée Lauder kurucusu olduğu firmadan emekli olduğunda, firma Amerika’nın büyük mağazalarının kozmetik bölümlerinin %45’ini kontrol eden, 118 ülkede 10 binden fazla çalışanı olan yıllık cirosu 4 milyar dolar olan bir imparatorlukmuş. New York City’de doğan bir kadın için görkemli bir yolculuk… 1948’de Saks Fifth Avenue mağazasında ilk reyonunu açıncaya kadar, Estée Lauder’in New York City mağaza yöneticilerinin peşinde, avı peşinde koşan bir avcı gibi olduğunu yazmış Time Dergisi. Bu arada Estée Lauder’ın, 1998 yılında 20. Yüzyılın en etkili 20 işletme dehası arasındaki tek kadın olduğu bilgisini de verelim.

Şirket zaman içinde büyüyünce, Amerika dışına çıkmaya karar vermiş ve 1960 yılında Londra’nın meşhur mağazası olan Harrods’ta ilk reyonunu açmayı başarmış. Bir mülakatında, “Londra’nın en iyi mağazasıyla başlarsam, diğer bütün büyük mağazalar arkasından gelir.” demiş.

Onun böyle düşünmesine karşılık Paris’te işler hiçte umduğu gibi gitmemiş. Paris’in en prestijli mağazası olan Galeries Lafayette’nin kozmetik satınalma yöneticileri küçümsemişler kulağa, kurgulanmış Fransız gibi gelen isme sahip Amerikalı iş kadınını. Hatta onunla görüşmeyi bile kabul etmemişler.

Israrlı görüşme taleplerine olumsuz karşılıklar gelmesi üzerine Lauder, kendisinin bir şeyler yapması gerektiğini düşünmüş ve benim çok etkilendiğim hareketi yapmış:

Galeries Lafayette’in parfüm bölümüne gitmiş, şirketinin en başarılı parfümü olan Youth Dew şişenin kapağını açmış ve halının üzerine boca etmiş.

Harvard Business School Profesörlerinden olan Nancy Koehn, Brand New kitabında sonrasını şöyle anlatıyor:

İki gün boyunca, Galeries Lafayette çalışanları defalarca müşteriler tarafından bu kokuyu nereden alabilecekleri sorusuna muhatap olmuşlar. Bu konuşmaların bir kısmını mağazanın kozmetik satın alma yetkilisi de şahit olmuş ve kadınların Youth Dew hevesinden çok etkilenmiş. Bir kaç hafta içerisinde Estée Lauder, Galeries Lafayette’de ilk reyonunu açmış.

Böyle bir durumda ben ne yapardım diye düşünmeden edemiyorum. Çok ilham verici sıra dışı bir davranış. Lauder’i bu kadar etkili kılan da bu ve bunun gibi seçimleri olsa gerek.

Hepimiz, şirketimizin geleceğini böylesine etkiyebilecek seçim anlarıyla karşı karşıyayız sürekli olarak. Estée Lauder’ın parfümünün halıda bıraktığı kokunun kalıcılığı bir kaç gün ve sadece yüzlerce kişiyi etkilemiş olmasına rağmen, şirketinin geleceğini dönüştürmesine yetmiş.

Peki, birey olarak kendimizin veya şirketimizin arkada nasıl bir koku bıraktığına ve bu kokunun diğerleri ve müşterilerimizle ilişkimizi nasıl etkilediğine baktığımızda ne görüyoruz?

Heybemize attığımıza dikkat edelim: arkamızda bıraktığımız “koku” bize destek de olabilir, canımızı acıtabilir de…

(Kaynak: G. Jaagar ve J. Ericson, See New Now, 2009.)

Dr. Hüseyin Çırpan

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir